A MURDER STORY / Bölüm 12
CEZA EVİ...
Ch’in Tomb’un derin ve büyük gölgeli kapısının ardında, sanki küfrederek ilerleyen sıcak güneşin yakıcı etkisiyle bunalmış üç beş kişi belirdi. Savaşacak gibi görünmüyorlardı. Kapının önüne geldiklerinde silahlarını sakladılar. Murderlar, Ch’in Tomb’un merdivenlerinin uçlarında pusuya yatmış, sadece kapıdan girmelerini bekliyorlardı. Yağmurun ardından kendini gösteren güneş, Ch’in Tomb’un uzun ve çatlak duvarları arasında süzülerek içeride mezara tıkılmış gibi bekleyen murderların ruhunu kabartıyor, onları daha da bitkin düşürüyordu. Karanlığa alışmışlardı bir kere! Hayatta kalmak için boğuldukları bu puslu ve sonsuz mezarın karanlığından çıkacakları anda gelenler kimdi böyle?! Herkes merak içindeydi. Belki bu bir tuzaktı! Hiç kimse kapının yanına sokulamıyor, adımını atamıyordu.
Birden, nereden geldiği belirsiz bir rüzgarın ardından kapının önüne yığınla insan doluştu. Toprak ve toz güneşin sarımtırak ve parlak dalgaları arasında raks ederken, hala bunların kim olduğu belli değildi. Agwe birden ileriye doğru atılarak YazaD’ın yanına sokuldu; öleceğini veya hayatta kalacağını bilmiyordu, fakat dostuna sırtını dayamanın o andaki her şeyi değiştirebileceğini düşündü:
“Kimsiniz, ne istiyorsunuz?!”
“Merdivenlerde kalın! İçeri girdikleri anda bütün okçular uçlardan ayırılacak! Düşük seviyeli olanlar dalmasın, sadece dondurun! Hadi aslanlarım!”
“Size kim olduğunuzu sordum… Yoksa ateş açacağız!”
Agwe, arkaya bakarak:
“Okçular arkama dizilin, Cold’lar sağ köşeye geçin... Bunu siz istediniz!”
“Size yardıma geleni böyle mi karşılıyorsunuz?!”
“Nasııl laan…”
“Obaaa nooluo dayı iyice koptum ben yaa nooluo laan!”
“Athens’in Kralı…”
“Durun bir dakika! Neden Hunter flag takıyorsunuz?! Ve buraya neden geldiniz?!”
Mr_Cowboy kendinden emin bir iki adım daha attıktan sonra büyük kapının yollarını ayaklarıyla aşındırarak ilerledi:
“Buraya nasıl gelmemizi bekliyordun?! Theft suit ile mi? Ya da Murder olarak mı? Yollar, bütün ticaret yolları, kervan geçitleri her yer Hunter dolu. İnsanlar delirmiş durumda, hiç kimse ticaret bile yapmıyor! Ben hem burada ne olduğunu öğrenmeye geldim hem de size yardım etmeye!”
Birden tozlu ve meçhul yolun arkasında bitkin bir atın üzerinde kapıya doğru yaklaşan BlackWolf dikkatleri çekti. Haydut kıyafetiyle gelen BlackWolf etrafına bakarak kapının içinden hızlı ve tedirgince geçti, daha soluklanmaya bile fırsat bulamadan:
“Hu.. Hunterlar!! Bu... Buraya doğru geliyorlar!!”
“Yo... Yoksa geldiler mi?!”
Mr_Cowboy, BlackWolf’a tedirgin olmamasını gerektiren bir işaret yaptıktan sonra arkasında bekleyen arkadaşlarına seslenerek:
“Hunter suitlerini çıkartın! Sanırım bu lanet mezarlığa biz de kırmızı damgayla girmek zorundayız!!”
YazaD ve Lelorinel, Agwe’nin önüne atılarak ona ilerlemesini söyler gibi hareketler yaptılar. Fakat Agwe’nin buna hiç niyeti yok gibiydi. Tekrar sert ve kesin bir tavırla:
“Neden geldiniz ve ne istiyorsunuz dedim!!”
Mr_Cowboy, hiç çekinmeden büyük kapının demir parmaklıklarına elini sürterek ilerledikten sonra:
“Ronin’in ölmesini ve RUT’un özgürlüğünü istiyoruz!!!”
Alone Runner, uzun süren sessizliğini bozarak kendisine dik dik bakan Mr_Cowboy’un inkarcı bakışları arasında Agwe’yi kolundan çekerek:
“Agwe, bunu daha sonra konuşuruz...”
“What are you talking About!” (Ne diyorsun bilader?!)
Alone Runner, tedirgin bir şekilde ileri geri hareket ederek tekrar Agwe’ye baktı:
“Bak, bu bir item... Ah, bunu açıklayamam... Bunu yapamam!!”
Agwe şaşkın bir tavırla:
“Why?! (Neden lan biz adam değil miyiz?!)
“Ronin bu item için peşindeyim... Bak, sonra konuşalım! Şu an ortam gergin, hadi canım hadi!”
Agwe, Alone Runner’a garipçe bir bakış attıktan sonra arkasını döndü ve sessizce:
“Ok, later tell me this!”
“SAVAŞ!!!”
“Onlara güvenmiyorum! Buraya Hunter suitleriyle geldiler ve şimdi bizim onlara içeri almamızı bekliyorlar! Bence bu delilik! Athens’ten buraya bu kadar kişi neden gelsin ki?! Athens’in kralı da olsa gözünü para bürümediğini ve Ronin’in paralı hunterlarından biri olmadığını nereden bilelim ki?! Ya evinize dönün! Ya da bu mezar hem bizim hem de sizin mezarınız olsun!!”
“Biz savaş istemiyoruz! Yarım istiyoruz! Eğer sizi öldürmek isteseydik, burada 123 adamla bunu çoktan yapardık, bundan hiç şüpheniz olmasın!!!”
YazaD, Ch’in Tomb’un büyük kapısının önüne geçtikten sonra daha demin konuşan adamın yüzüne baktı ve:
“Konuşanada bakın hele! Mr_Buggs! Seni kahrolasıca botçu! Sen de mi buradasın?! Artık bu adamlara hiç güvenim kalmadı! Ronin nerede? O da Weaseller’de mi pusuda? Ronin nerede?!”
“Mr_Buggs mı! Ulan botçu değil miydi o?!”
“Hehe, ne bileyim, belki imana gelmiştir!”
Ch’in Tomb’un belirsiz ve meçhul duvarlarında yankılanan bu sözlerden habersiz dışarıda bekleyen orduya doğru gelen büyük ve derin bir sese kulak kabarttı herkes!
Agwe ileriye doğru atılıp Ch’in Tomb’un büyük kapısından süzülen gölgelere aldırmadan:
“İşte bu gelen Ronin!! Tuzak mı değil mi şimdi göreceğiz!!”
“Merdivenlereee!!!”
“Yukarıdakiler hepinizi uçlara geçin!!!!”
“Okçular gizlenin... Taşların arkasında siper alın!!”
Agwe tekrar Mr_Cowboy’a bakarak:
“Madem yardıma geldiniz... Artık yardım edeceğiniz bir yükümüz var! Ya taşıyın, ya da İNDİRİN!!!!”
“İNDİRİN HEPSİNİ!!!!!!!!!!!!”
CEZA EVİ...
Ch’in Tomb’un derin ve büyük gölgeli kapısının ardında, sanki küfrederek ilerleyen sıcak güneşin yakıcı etkisiyle bunalmış üç beş kişi belirdi. Savaşacak gibi görünmüyorlardı. Kapının önüne geldiklerinde silahlarını sakladılar. Murderlar, Ch’in Tomb’un merdivenlerinin uçlarında pusuya yatmış, sadece kapıdan girmelerini bekliyorlardı. Yağmurun ardından kendini gösteren güneş, Ch’in Tomb’un uzun ve çatlak duvarları arasında süzülerek içeride mezara tıkılmış gibi bekleyen murderların ruhunu kabartıyor, onları daha da bitkin düşürüyordu. Karanlığa alışmışlardı bir kere! Hayatta kalmak için boğuldukları bu puslu ve sonsuz mezarın karanlığından çıkacakları anda gelenler kimdi böyle?! Herkes merak içindeydi. Belki bu bir tuzaktı! Hiç kimse kapının yanına sokulamıyor, adımını atamıyordu.
Birden, nereden geldiği belirsiz bir rüzgarın ardından kapının önüne yığınla insan doluştu. Toprak ve toz güneşin sarımtırak ve parlak dalgaları arasında raks ederken, hala bunların kim olduğu belli değildi. Agwe birden ileriye doğru atılarak YazaD’ın yanına sokuldu; öleceğini veya hayatta kalacağını bilmiyordu, fakat dostuna sırtını dayamanın o andaki her şeyi değiştirebileceğini düşündü:
“Kimsiniz, ne istiyorsunuz?!”
- ...
- ...
“Merdivenlerde kalın! İçeri girdikleri anda bütün okçular uçlardan ayırılacak! Düşük seviyeli olanlar dalmasın, sadece dondurun! Hadi aslanlarım!”
- ...
“Size kim olduğunuzu sordum… Yoksa ateş açacağız!”
- ...
Agwe, arkaya bakarak:
“Okçular arkama dizilin, Cold’lar sağ köşeye geçin... Bunu siz istediniz!”
- ...
“Size yardıma geleni böyle mi karşılıyorsunuz?!”
- Hasss Hasss!
“Nasııl laan…”
“Obaaa nooluo dayı iyice koptum ben yaa nooluo laan!”
- ...
“Athens’in Kralı…”
- ...
“Durun bir dakika! Neden Hunter flag takıyorsunuz?! Ve buraya neden geldiniz?!”
Mr_Cowboy kendinden emin bir iki adım daha attıktan sonra büyük kapının yollarını ayaklarıyla aşındırarak ilerledi:
“Buraya nasıl gelmemizi bekliyordun?! Theft suit ile mi? Ya da Murder olarak mı? Yollar, bütün ticaret yolları, kervan geçitleri her yer Hunter dolu. İnsanlar delirmiş durumda, hiç kimse ticaret bile yapmıyor! Ben hem burada ne olduğunu öğrenmeye geldim hem de size yardım etmeye!”
Birden tozlu ve meçhul yolun arkasında bitkin bir atın üzerinde kapıya doğru yaklaşan BlackWolf dikkatleri çekti. Haydut kıyafetiyle gelen BlackWolf etrafına bakarak kapının içinden hızlı ve tedirgince geçti, daha soluklanmaya bile fırsat bulamadan:
“Hu.. Hunterlar!! Bu... Buraya doğru geliyorlar!!”
- ...
“Yo... Yoksa geldiler mi?!”
Mr_Cowboy, BlackWolf’a tedirgin olmamasını gerektiren bir işaret yaptıktan sonra arkasında bekleyen arkadaşlarına seslenerek:
“Hunter suitlerini çıkartın! Sanırım bu lanet mezarlığa biz de kırmızı damgayla girmek zorundayız!!”
YazaD ve Lelorinel, Agwe’nin önüne atılarak ona ilerlemesini söyler gibi hareketler yaptılar. Fakat Agwe’nin buna hiç niyeti yok gibiydi. Tekrar sert ve kesin bir tavırla:
“Neden geldiniz ve ne istiyorsunuz dedim!!”
Mr_Cowboy, hiç çekinmeden büyük kapının demir parmaklıklarına elini sürterek ilerledikten sonra:
“Ronin’in ölmesini ve RUT’un özgürlüğünü istiyoruz!!!”
- ...
Alone Runner, uzun süren sessizliğini bozarak kendisine dik dik bakan Mr_Cowboy’un inkarcı bakışları arasında Agwe’yi kolundan çekerek:
“Agwe, bunu daha sonra konuşuruz...”
“What are you talking About!” (Ne diyorsun bilader?!)
Alone Runner, tedirgin bir şekilde ileri geri hareket ederek tekrar Agwe’ye baktı:
“Bak, bu bir item... Ah, bunu açıklayamam... Bunu yapamam!!”
Agwe şaşkın bir tavırla:
“Why?! (Neden lan biz adam değil miyiz?!)
“Ronin bu item için peşindeyim... Bak, sonra konuşalım! Şu an ortam gergin, hadi canım hadi!”
Agwe, Alone Runner’a garipçe bir bakış attıktan sonra arkasını döndü ve sessizce:
“Ok, later tell me this!”
- ...
“SAVAŞ!!!”
- ...
“Onlara güvenmiyorum! Buraya Hunter suitleriyle geldiler ve şimdi bizim onlara içeri almamızı bekliyorlar! Bence bu delilik! Athens’ten buraya bu kadar kişi neden gelsin ki?! Athens’in kralı da olsa gözünü para bürümediğini ve Ronin’in paralı hunterlarından biri olmadığını nereden bilelim ki?! Ya evinize dönün! Ya da bu mezar hem bizim hem de sizin mezarınız olsun!!”
- ...
“Biz savaş istemiyoruz! Yarım istiyoruz! Eğer sizi öldürmek isteseydik, burada 123 adamla bunu çoktan yapardık, bundan hiç şüpheniz olmasın!!!”
YazaD, Ch’in Tomb’un büyük kapısının önüne geçtikten sonra daha demin konuşan adamın yüzüne baktı ve:
“Konuşanada bakın hele! Mr_Buggs! Seni kahrolasıca botçu! Sen de mi buradasın?! Artık bu adamlara hiç güvenim kalmadı! Ronin nerede? O da Weaseller’de mi pusuda? Ronin nerede?!”
“Mr_Buggs mı! Ulan botçu değil miydi o?!”
“Hehe, ne bileyim, belki imana gelmiştir!”
Ch’in Tomb’un belirsiz ve meçhul duvarlarında yankılanan bu sözlerden habersiz dışarıda bekleyen orduya doğru gelen büyük ve derin bir sese kulak kabarttı herkes!
Agwe ileriye doğru atılıp Ch’in Tomb’un büyük kapısından süzülen gölgelere aldırmadan:
“İşte bu gelen Ronin!! Tuzak mı değil mi şimdi göreceğiz!!”
“Merdivenlereee!!!”
“Yukarıdakiler hepinizi uçlara geçin!!!!”
“Okçular gizlenin... Taşların arkasında siper alın!!”
Agwe tekrar Mr_Cowboy’a bakarak:
“Madem yardıma geldiniz... Artık yardım edeceğiniz bir yükümüz var! Ya taşıyın, ya da İNDİRİN!!!!”
“İNDİRİN HEPSİNİ!!!!!!!!!!!!”
- ..